skip to Main Content
+90 262 332 18 41 kocaeliailedanismanligi@gmail.com
Kocaeli Çocuk Ve Ergenlerde Yeme Bozuklukları Terapisi

Kocaeli Çocuk Ve Ergenlerde Yeme Bozuklukları Terapisi

Kocaeli Çocuk Ve Ergenlerde Yeme Bozuklukları Terapisi

Çocuk ve ergenlerde çeşitli yeme bozuklukları görülebilmektedir.

  • Anoreksiya nevroza
  • Bulimia
  • Yemekten kaçınma / duygusal bozukluk
  • Selektif yeme (aşırı yemek seçme)
  • Yemek Reddi
  • Kısıtlı Yeme
  • Belli Yiyeceklere veya Yemeye Karşı Fobi

Anoreksiya Nervoza:

Anoreksiya nervozanın temelinde kilo almaya karşı duyulan aşırı korku ve vücut algısındaki bozulma, vücut görünümüne aşırı hassasiyet vardır.

Bu nedenle kişi yiyecek alımını kısıtlar ve/veya kilo almayı engelleyici diğer davranışlara (aşırı egzersiz, kusma, müshil veya diüretik alımı gibi) girişir. Bu davranışlar ve çok düşük kalori alımı sonucunda kişinin vücut kitle indeksi (body mass index, BMI: kilo (kg)/ boy2 (metre)) normalde beklenenin %85’i veya daha altına düşer veya çocuk ve ergenler için beklenen gelişim izlenmez. Vücuttaki yağ oranının azalmasına bağlı olarak adet gören kızlarda adet kesilebilir (amenore). Açlık nedeniyle depresif belirtiler ve bilişsel güçlükler/konsantrasyon sorunları ortaya çıkar. Kusmaya bağlı olarak gastrointestinal sorunlar, parmaklarda değişiklikler görülebilir. Kusma ilk önce kendini parmakla veya diğer vasıtalarla kusturma olarak başlasa da sonra otomatik hale gelebilir. Kronik olarak kusan bireylerde tükürük bezlerinde kalıcı şişmeler oluşabildiği için anoreksiklerin yanakları dolgundur, bu dışarıdan bakılınca onları olduklarından daha kilolu gösterebilir. Anoreksik bireyler devamlı yeme ve yiyecek ile ilgili düşüncelere saplanırlar; bu kişilerde kendileri yemedikleri halde diğerlerine yedirme, çiğneyip tükürme, yiyecek saklama gibi davranışları sıktır.

Ailesel özellik belirgindir: Ailesinde anoreksiya olan birisinde anoreksiya olma riski 11, bulimiya olma riski ise yaklaşık 4 kat artmıştır.

Psikolojik özellikler direk bozukluğa neden olmasa bile yatkınlığı arttırabilir. Genelde anoreksik bireyler başarılı, hırslı, iradesi kuvvetli, mükemmeliyetçi kişilerdir. Ergenlik öncesi olgularda büyümeye ve cinsel gelişime karşı bir korku olduğu iddia edilmiştir. Erken, uygunsuz cinsel ilişkiler veya durumlar, cinsellikten utanma ve tiksinme ile beraber anoreksiyaya neden olabilir.

Anoreksiya olgularının annelerinde, anoreksiya olan çocuk doğmadan önce, düşük veya bir çocuk kaybetme öyküsü daha sıktır (%25, kontrollerde %7). Bu nedenle daha sonraki çocuklarıyla ilgili daha endişeli, duygusal stresleri en aza indirmeye çalışan, aşırı kontrolcü ve bu nedenle öğrenme fırsatlarını azaltan anneler olarak görülebilirler. Anoreksiya olguları ile annelerinin bebeklik dönemindeki bağlanmalarında sorun olma olasılığı da daha yüksektir.

Bu çocuk ve gençlerin birçoğu hastalık başlamadan önce şişman veya toplu çocuklardır, bu nedenle eleştirilir veya dalga geçilirler. Daha sonra diyet yapmaya başlarlar, kilo vermeleriyle ilgili birçok olumlu geri bildirim alırlar ve bunu bırakamazlar. Aslında çocuklarda şişmanlama korkusu çok erken başlar. 10 yaşındaki çocukların yaklaşık %40’ı daha zayıf olmak istediğini belirtmektedir ve bu oran kızlarla erkekler arasında fark göstermemektedir. Bu yaş çocukların dörtte biri kiloları ile ilgili etraflarından tavsiyeler alırlar ancak bu tavsiyelere uyma oranı kızlarda daha yüksektir. Özellikle annelerin direk uyarıları daha etkilidir.

Çocukların idealleştirilmiş vücut oranlarına maruz kalmaları çok erken yaşta başlar. Daha çocukken kız çocuklarının oynadıkları bebeklerin canlı insanlar olsa son derece zayıf kişiler olacakları saptanmıştır.

Ergenliğe girmek üzere olan veya ergenlikteki kızlarda moda dergileri okuma sıklığı ile kendi vücudundan rahatsız olma derecesi ilişkilidir. Medyada gördükleri kişilere benzer vücuda sahip olma isteği sık diyet yapmaya ve bulimik ataklara neden olmaktadır. Fiji’de televizyon yayınlarının başlaması ve Batı dizilerinin yaygınlaşmasından sonra yeme bozukluğu sıklığının arttığı gösterilmiştir. Medya, hem kişiyi direk etkilemekte, hem de arkadaş grubu üzerinden dolaylı etki göstermektedir. Ancak sosyoekonomik değişkenler sadece Batı uygarlığı üzerinden etki göstermemektedir; geçiş durumundaki, kapitalist tüketim biçiminin egemen olduğu ve kimlik karmaşası yaşanan bütün toplumlarda yeme bozukluğu sıklığı artmaktadır.

Mesleki açıdan bakıldığı zaman yeme bozukluğu riskinin en yüksek olduğu grup mükemmeliyetçi ve rekabetçi kişilik özellikleri gösteren dansçılardır.

Bulimia Nervoza:

Bulimiada da anoreksiyada olduğu gibi kilo almaya karşı korku ve vücut algısında bozulma /vücut görünümüne aşırı hassasiyet vardır ancak bulimikler gıda alımını kısıtlamazlar. Bu kişiler tıkınma tarzında yemek yerler, yemeleri bitince yoğun bir pişmanlık ve depresif duygular hissederler ve kilo almamak için düzeltici davranışlar yaparlar. Bu davranışların en sık görüleni kendini kusturmadır, ancak müshil alımı veya aşırı egzersiz de görülebilir. Bulimik bireylerde diğer kendine zarar verme davranışları (kendini kesme vs) da görülebilir, ancak tanı için gerekli değildir. Bulimik hastalarda kişilik sorunları anoreksik hastalara göre daha sık görülür. Bu kişiler anoreksiklerden farklı olarak daha dürtüseldir ve daha az obsesiftir. 13-14 yaşından önce daha nadirdir.

Bulimik bireylerin özgeçmişlerinde istismar öyküsü ve aile öykülerinde psikiyatrik rahatsızlıklar bulunma olasılığı yüksektir. Erken yaşlardaki istismar (duygusal istismar da dahil) çocuğun duygu kontrolünü zorlaştırır, bu da özgüveni azaltır.

Diyetle bulimia arasında da çok kuvvetli bir ilişki vardır. Ciddi ve sıkı şekilde diyet yapanlarda bulimia ve tanımlanmamış yeme bozukluğu gelişme riski 18 kat daha yüksektir.

Yemekten Kaçınma Duygusal Bozukluk:

Bu bireylerde anoreksiyadaki gibi vücut algısında bozulma ve kilo almadan korkma yoktur ama depresyon ve yaygın kaygı gibi diğer sorunlarla beraber gıda almada ciddi azalma, kilo kaybı ve gelişim geriliği vardır. Tedavisi oldukça zor olabilen bir bozukluktur.

Selektif Yeme (aşırı yemek seçme):

Bu sorunu olan çocuk ve ergenler çok az sayıda ve çok az çeşitli gıda alırlar. Gıdanın sadece türü değil nereden alındığı, markası vs de önemlidir. Otistik çocuklarda sık görülen bu durum diğer çocuklarda da görülebilir. Selektif yemesi olan çocuklarda duyusal aşırı hassasiyet de görülebilir; yiyeceklerin tadına, kokusuna, pütürlü olmasına vs aşırı duyarlıdırlar. Bu bozukluk erkek çocuklarında daha sık görülür ve bu çocuklar genelde zayıf değildir. Yaşları büyüdükçe ailelerinin endişeleri artar ve çocuk daha fazla sosyal ortama girdikçe daha çok sorun yaşar. Aileler açısından idare edilmesi zor çocuklardır. Anoreksiya ve bulimiadan farklı olarak bu çocuklarda kilo almaya karşı korku ve vücut algısında bozulma yoktur. Sevdikleri gıdalar olunca yeterli kaloriyi almalarında sorun olmaz. Eğer gelişim sorunu veya eşlik eden diğer sorunlar yoksa müdahale etmek çok gerekli değildir.

Yemek Reddi:

Bu çocuklar yemeyi reddetmenin aileleri üzerindeki etkisini fark etmişlerdir. Reddedilen yemeklerin çok belli bir düzeni yoktur. Bunlar belli ortamlarda yemek yemeyebilirler (okulda yemez ama evde yer). Kilo sorunları yoktur. Çoğunda altta yatan bir üzüntü veya endişe kaynağı vardır ve bu durum ortadan kaldırılınca yeme sorunu da düzelir.

Kısıtlı Yeme:

Bu çocuklar devamlı iştahsızdır, ne yerlerse az yerler. Yemeyi sevmiyor gibidirler. Anoreksiya ve bulimiyadaki özellikler görülmez. Kilo düşük ve boy kısa olabilir. Özellikle ergenlik döneminde gelişimi olumsuz etkiler.

Fobik Tepkiler:

Bu çocuklarda yutmaya karşı korku vardır. Genelde bir travmatik olaydan sonra gelişir.

Yeme Bozukluklarında Fiziksel Muayene ve Değerlendirme

Yeme bozukluğu olan bireylerde çok sayıda fiziksel belirti ve bulgu vardır. Bu nedenle yeme bozukluklarının değerlendirmesi ve tedavisi multidisipliner bir ekip tarafından yapılmalıdır. Bu ekipte psikiyatrist, psikolog, hemşire, diyetisyen, dahiliye veya çocuk hekimi bulunmalıdır. Rutin değerlendirmelerden farklı olarak, yeme bozukluğu olan birçok olgu tanısal değerlendirmelere ve tedavi girişimlerine iyi uyum göstermezler, belirti ve bulguları gizlemeye çalışabilirler.

Yeme bozukluğu olan bireyde inflamatuar barsak hastalığı (Crohn, ülseratif kolit), hipertiroidi, kronik enfeksiyonlar, diabet ve kanser benzeri durumlar dışlanmalıdır.

Yeme bozukluğu olan hastalarda bütün organ sistemlerinde sorunlar görülse de en önemli fiziksel sorun kardiak kaynaklıdır. Hastaların en önde gelen ölüm nedeni kalp ritm bozukluklarıdır.

Yeme Bozukluklarının Tedavisi

Kaynak: Eating Disorders in Children and Adolescents, 4. Baskı, Editörler: Bryan Lask ve Rachel Bryant-Waugh. Routledge, Londra ve New York. 2013.

Yeme bozukluklarının tedavisi kapsamlı bir yaklaşımla yapılmalıdır. Biyolojik, sosyal ve psikolojik faktörlere multidisipliner ekip yaklaşımı ile odaklanılmalıdır. Tedavinin bileşenleri arasında beslenmenin sağlanması ve vücut işlevlerinin normalleştiği kiloya çıkma, yeme alışkanlıklarının düzeltilmesi, vücut algısının normalleştirilmesi, kilo almaya karşı aşırı korkunun yok edilmesi, eşlik eden diğer bozuklukların tedavisi, aile terapisi, bireysel terapi ve diyet düzenlemesi yer alır. Tedavi uzun süreli olmalı ve hastalar nüks açısından yakından takip edilmelidir. Bu yazı ozguroner.com ,simli internet sitesinden alınmıştır.

 

 

  Kocaeli Kariyer Polikliniği Kocaeli Merkezli Bir Bireysel Koçluk – Psikolojik Danışmanlık – Aile Danışmanlığı Merkezi olup, Türkiye’de 14 ilde şubesi ile hizmet vermektedir. Randevu almak için lütfen arayınız.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

× Bizimle İletişime Geçin!
Back To Top