skip to Main Content
+90 262 332 18 41 kocaeliailedanismanligi@gmail.com
Stres

Stres

KOCAELİ STRES HAYATIMIZI  NASIL ETKİLER?

Çağımızın en yaygın sorunlarından birisi olan stres, birçok araştırmanın ve çalışmanın da konusunu oluşturuyor. Stresin yol açtığı sorunlarsa sandığımızdan çok daha çeşitli. Stresle baş etmeyi öğrenmek, iş ve özel yaşamınızda olumlu sonuçlara ulaşmanızın anahtarlarından biri.

Hepimiz zaman zaman kendimizi gergin hissederiz; bu, hayattaki duygusal iniş çıkışların bir parçasıdır. Stresin birçok kaynağı var; çevremizden, vücudumuzdan veya kişisel düşüncelerimizden ve etrafımızdaki dünyaya bakış açımızdan dolayı ortaya çıkıyor olabilir. Sınav dönemleri gibi baskı dönemleri, doğal olarak strese sebep olabilir; ancak bedenimiz, fizyolojik olarak stresle başa çıkmak ve tepki vermek üzere evrimleşmiştir.

Sinir sistemimiz baskı altındayken, vücudumuzda adrenalin, noradrenalin ve kortizol dahil olmak üzere stres hormonları salgılanır. Bu salgılar, karşı karşıya kaldığımız bir tehdit veya tehlike ile baş etmemize yardımcı olmak için bazı fiziksel değişikliklere neden olur. Bu duruma “stres tepkisi”  denir.

 

Stres tepkisi dikkatimizi arttırmaya, motivasyonomuzu yükseltmeye ve görevimize odaklanmamıza yardımcı olduğundan, aslında olumlu bir tepki olarak görülebilir. Genelde üzerimizdeki baskı azaldığında, vücut denge durumuna döner ve tekrar sakinleşmeye başlarız. Fakat sıkça stresli durumlar ya da olumsuz duygular yaşarsak, bu durum başa çıkma kabiliyetimizi zorlarken bazı sorunlar ortaya çıkar. Sinir sisteminin sürekli aktif halde olması (“stres tepkisi” yaşaması) vücudumuzda aşınma ve yıpranmaya sebep olur.Stresin günlük yaşantımız üzerinde birçok olumsuz etkileri bulunmaktadır.

Bu olumsuz etkileri şunlardır.

Kaliteli bir sosyal çevremizin olmasını engellemektedir.

İş ve sosyal yaşantımızı ciddi anlamda olumsuz etkilemektedir.

İkili ilişkilerde başarısız olmamıza yol açmaktadır.

Kafamızın devamlı olarak karışık olmasına yol açmaktadır.

Aile fertlerinin de olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır.

Genel psikolojimizin bir müddet sonrasında yıpranmasına neden olmaktadır.

Etkisini uzun süreler devam ettirdiğinde depresyona yakalanmamıza neden olabilmektedir.tresin vücudunuz üzerindeki etkileri, beynimizin çok spesifik bir alanı olan hipotalamus tarafından kontrol edilir. Bu ilginç bölge neredeyse bir radar gibi davranır. Endişe, korku ve endişeyle dolu zihinsel düğümlere çok duyarlıdır. Tüm bu mesajları bir tehdit olarak algılar ve anında, vücudumuza bir uyarı sinyali verir ve kaçmamız gerektiğini söyler.

Bu endişe verici bilgi ile karşı karşıya kalınca, vücudumuzda inanılmaz derecede karmaşık bir yanıt tetiklenir. Başlangıç olarak hipofiz bezi ve adrenal korteks, stres hormonlarını serbest bırakır. Bu hormonlar kortizona çok benzer elementler içerir. En önemli olanı kortizol olan glukokortikoidler olarak adlandırılır.

Solunum ve kalp semptomları

Stres hormonları, hem solunum sistemini hem de kardiyovasküler sistemi doğrudan etkiler. Beynin oksijenden zengin kanı vücudun her tarafına hızlı bir şekilde dağıtma çabasıyla daha hızlı nefes alırız ve böylece tehditlere olabildiğince çabuk tepki verebiliriz. Bu şüphesiz büyük bir risktir, çünkü taşikardi ve hipertansiyona neden olabilir.

Bir başka fenomen de meydana gelir – kan damarları kaslara daha fazla oksijen getirmek için daralır, böylece bu sözde tehditlerden “kaçabiliriz”. Bu, hem kalbimizin hem de beynimizin daha az oksijen ve besin alacağı anlamına gelir.

Sindirim sisteminiz üzerindeki etkiler

Vücudunuzdaki stresin başka bir etkisi de sindirim sistemimizdir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Karın ağrısı

Ülser

Sindirim problemleri

Gastrik reflü

İshal veya kabızlık

Mide bulantısı ve kusma

Stres, daha fazla enerji elde etmek için karaciğeri daha yüksek kan şekeri (glikoz) üretmeye zorlar. Bu diyabet hastaları için daha büyük bir risk oluşturur

Kolit ve bağırsak iltihabı

Obezite veya kilo kaybı

Bu etki insandan insana çok değişebilir. Stresli durumlarla karşılaştıklarında, duygusal isteklerini gidermek için daha çok yemek yiyen ve kalori alımını arttıranlar vardır. Diğer insanlar ise, iştahlarını tamamen kaybedebilirler.

Zayıf bağışıklık sistemi

Stresin vücutlarımız üzerindeki etkileri bağışıklık sistemimizi büyük ölçüde etkileyebilir. Duygusal stres savunmamızı zayıflatır. Eğer onunla düzgün bir şekilde ilgilenmezsek ve uzun süre stres altında kalırsak, bağışıklık sistemimizin tepkisi azalır ve farklı koşullara karşı daha savunmasız olmaya başlarız. Bu koşullar arasında:

Grip ve soğuk algınlığı

Uçuk

Alerjiler

Cilt problemleri

Yaraların ya da yaralanmaların daha yavaş iyileşme süreci.

Araştırmalar, kadınların erkeklere nazaran stresten daha fazla etkilendiğini ortaya koymuştur.

Kadınlarda Stres ve Sağlığa Etkileri

Özellikle regl dönemlerinden önce migren atakları şeklinde görülen baş ağrısı

Özofajiyal kramplar; karın ağrısı ve bazı durumlarda yutkunmada zorluk

Reflü

Saç dökülmesi

Mide bulantısı

Göğüs, boyun ve sırt bölgesinde ağrı

Sık idrara çıkma

Kronik halsizlik

Cinsel istekte azalma

Regl dönemlerinde değişiklikler (âdet döneminin gecikmesi ya da amenore olarak bilinen adet görmeme durumu yaşanabilir).

Panik atak

Uykusuzluk

Bağışlıklık sistemi hastalıkları (kemik erimesi, tip 2 diyabet ve iltihaplı eklem kireçlenmesi)

Kabızlık ve ishal

Cilt problemleri (Cildimiz stresli ya da endişeli olduğumuzda daha da hassaslaşmaktadır. Egzama, cilt lekeleri, göz altında koyu halkalar, cildin ışıltısını kaybetmesi gibi rahatsızlıklar stresli dönemlerde karşılaşılabilecek rahatsızlıklar arasındadır. Bütün bu rahatsızlıklar, üst derideki hücrelerin, stres hormonlarına anında tepki vermesi ve kan damarlarının büzüşmesinden kaynaklanmaktadır.

 

Stresle Başa Çıkma Yolları

Stresin yaşantımız üzerindeki en büyük etkilerinden biri, hayatımızdan çalmasıdır. Yaşlanmamıza ve ciddi sağlık problemlerine sebep olmaktadır.

Vücudumuz toksinlerle dolar ve günlük hayatımızın temposuna ayak uydurmakta zorluk yaşayabiliriz. Olaylara eskisi kadar güçlü ve canlı bir şekilde tepki veremeyiz.

Durumu kontrol altına almanız gerektiğini hissediyor ama nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, işte size bir kaç çözüm yolu:

Stres kaynağını bulun ve aile, arkadaş ve tıbbi bir uzmanın yardımıyla bu sorunların üstesinden gelmeye çalışın.

Kendinize zaman ayırın. Günde bir saati kendinize ayırmanız yeterlidir. Bu zamanda müzik dinleyebilir, dinlenebilir, yürüyüşe çıkabilirsiniz.

Önceliklerinizi belirleyin ve ruhsal durumunuzu denetleyin. Hayatımızda neyin önemli olduğunu bilmeli ve buna göre yaşamalıyız. Ruh ve beden sağlığımız buna bağlıdır. Sizi sinirlendiren, strese sokan durumların neler olduğunu düşünün ve bunlarla bir sonraki karşılaşmanızda nasıl tepki verebileceğini düşünüp kendinizi hazırlayın.

Stresli Durumlarda Tüketebileceğiniz Yiyecekler

Özellikle A,C ve E vitaminleri oldukça yararlıdır. Havuç, kavun, brokoli, brüksel lahanası, ıspanak, domates ve kurutulmuş meyveler gibi yiyecekler tüketmeye özen gösterin.

B vitamini merkezi sinir sistemini güçlendirir ve yatıştırıcı bir etkisi vardır. B vitamini, bira mayasında, avokado, lahana, tahıllar, bezelye ve benzeri yiyeceklerde bulunur.

Minerallari de unutmamalıyız. Magnezyum, potasyum ve kalsiyum en temel minerallerdendir. Meyve ve sebzelerde bulunan bu minerallerin en dikkat çekeni stresle başa çıkmadaki yardımcı rolüyle magnezyumdur..Kocaeli Aile Danışmanlık merkezimizde her türlü soru sorun ve görüşleriniz için sizleri bekliyoruz.

KOCAELİ İRTİBAT BİLGİLERİ

SABİT TEL NO           : 262/3321841

CEP TEL NO               : 530/7997341

UNUTMAYIN Kİ EN DEĞERLİ SİZSİNİZ, SİZİNRUH SAĞLIĞINIZ, BEDEN SAĞLIĞINIZ İYİ OLMAZSA ÇEVRENİZEDE VE AİLENİZE DE İYİ GELEMEZSİNİZ. KENDİNİZİ SEVİN , KENDİNİZİ KORUYUN.

AİLE DANIŞMANI : EMİNE AVCI

Çocuğun yemek yememesi ne zaman sorun olur?

Ciddi kilo kayıpları, halsizlik,dikkat dağınıklığı, çocukta baş ağrıları, cilt renginde değişim gibi gözle görülür sonuçlar ortaya çıkarsa acilen bir doktor desteği gerekmektedir. Ancak bedensel hiç bir sorun yoksa, buna rağmen yemek yemeden kaçıyor ,size bu durum eziyet haline geliyor ve kafanıza takılıyorsa bir uzmandan destek alabilirsiniz. Besleme, yemek yeme keyif verici olmalıdır. Eğer çocuğunuza bu durum işkence gibi geliyorsa yemek yemeden kaçacaktır. Fazla ısrar ve endişe çocuğu ürkütebilir. Çocuk dirençsel olarak  bir tepki verecektir. Ve yemeklerden kaçmaya başlayacaktır.

Anne – Baba olarak ne yapmalıyız?

Bizler ebeveyn olarak neler yapmamalıyız öncelikle bunu bilmek gerekmektedir. Bunlar; Israr,Rüşvet ve Ceza.

Her ne kadar zorlansak da çocuğa ısrar etmememiz gerekmektedir.

Evinizde paketlenmiş ve tokluk hissi oluşturacak hiç bir gıda malzemesi bulundurulmaması gerekmektedir.Yemeği reddeden çocukla tartışma içerisine girmeyin. Çocuk elbette ki açıkacaktır. Aç olduğunu söylediği an da yemeğini hazırlayın ( sağlıklı, sevdiği yiyecekler) .

Çocukların sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmasında ebeveynlerin tutarlılığı ve doğru örnek olmaları önemlidir. Örneğin, yemek saatlerinde bütün aile bireylerinin sofrada birlikte oturması büyük önem taşımaktadır. Anne ya da baba yemek seçici ise veya yemek sırasında çocuk üstüne dökmemesi, etrafa sıçratmaması için sürekli uyarılıyorsa olumlu alışkanlıklar geliştirmesi zorlaşacaktır. Yararlı besinleri yemesi halinde ödül olarak pasta, tatlı, çikolata, şekerleme önerilmesi, bu gıdaların daha çekici olmasını önlemek açısından yasaklanması da uygun değildir.

Vitamin ve mineraller sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazlarındandır. Eksiklikleri, vücutta farklı hastalık ve bozukluklara sebep olmaktadır. Vitaminler için temel kaynaklar sebze ve meyvelerdir. Mineraller ise yapıcı ve düzenleyici göreve sahiptir. Çocuklar için en önemli mineraller kalsiyum ve demirdir. Kalsiyum ve demiri sağlayan süt ürünleri, kuru yemişler, yeşil yapraklı sebzeler ile et diğer mineral ihtiyaçlarını da karşılamak için yeterli olacaktır. Bu yaşlarda kalsiyum ihtiyacının karşılanması için günde en az 2 bardak süt içilmesi sağlanmalıdır.

Beslenmede günlük öğünlerden en temel olanı kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücut ve beyin güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir.

Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ana ve ara öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygun olanıdır. Ara öğünlerde tüketilmesi için çocukların beslenme çantalarına taze ve kuru meyveler, kuru yemişler, süt, evde yapılmış kek, poğaça gibi yiyecekler konmalıdır. Asitli içecekler, çikolata, hazır kekler, şekerlemeler, cips gibi yağlı ve tuzlu atıştırmalıkların sağlık üzerine etkileri anlatılıp, sürekli tüketiminin alışkanlık haline gelmesi önlenmelidir.

Öğle öğününde fast food olarak adlandırılan hamburger, patates, kola gibi hızlı gıdalar yerine kırmızı et veya beyaz et ile yapılmış sebze ya da bakliyat yemekleri, çorba, pilav, makarna ile meyve çeşitleri tüketmek çok daha besleyici olur. Özellikle kakaolu gıdalar ve çikolatanın reflüyü tetikleyici etkisi bulunması sebebi ile sınıflarda ödül olarak çikolata verilmemesi, doğum günü kutlamalarında çikolatalı pasta yerine bol meyveli pastaların tercih edilmesi gerekir.

Çocuklarda sağlıklı büyümenin sağlanması için her besin grubundan mutlaka alınmalıdır.

Öğün atlanmamalıdır. Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Yapılan çalışmalarda okul başarısıyla ilişkisi belirlenmiştir.

Günlük en az 500 ml süt veya süt ürünü tüketilmelidir. Özellikle evde yapılmış yoğurt tercih edilmelidir.

Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tercih edilmelidir. Posa içeriği yüksek ve glisemik indeksi daha düşüktür. Aynı şekilde pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih edilmelidir.

Margarin yerine zeytinyağı ve tereyağı tercih edilmelidir.

Balık tüketimi arttırılmalıdır.

Yumurta protein yönünden çok zengindir ve mutlaka tüketilmelidir.

Taze meyve- sebze tüketimi arttırılmalıdır. Meyve sadece suyu yerine, posasıyla tüketilmelidir.

Abur cubur tüketimi mutlaka engellenmelidir. Sağlıklı atıştırmalık olarak kuru meyveler, hurma ve kuru yemiş kullanılabilir.

Demir eksikliğine bağlı, kansızlığı engellemek için demir içeriği yüksek gıdalar tüketilmelidir. Demir içeren gıdalar, demir emilimini engelleyen gıdalarla beraber tüketilmemelidir. Çay, unlu gıdalar, süt ve süt ürünleri bağırsaklarda demir emilimini azaltacağı için beraber tüketilmemelidir. C vitamini içeriği yüksek olan meyveler, demir içeriği yüksek gıdalarla beraber tüketilebilir.

Şeker tüketimi azaltılmalıdır. Sütlü tatlılar tercih edilebilir. Şeker içeriği yüksek olan kola, gazlı içecekler ve hazır meyve suyu tüketilmemelidir.

Fast food tarzı besinler engellenmelidir.

Katkı maddeli yiyecekler tüketilmemelidir.

Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Günlük en fazla 6 gr tuz tüketimine izin verilebilir. İyotlu tuz tercih edilmelidir.

Çocuklar güvenilir yerlerden ve güvenilir markaları tüketmesi adına bilinçlendirilmelidir.

Çocuklarda beslenme düzenlenmesinin yanında kilo takibi mutlaka yapılmalıdır. Bilgisayar ve televizyon kullanımının artmasıyla fazlalaşan hareketsiz hayat tarzı tüm dünyada obezitenin artışına sebep olmuştur. Televizyon ve bilgisayar karşısında geçirilen vakit kısıtlanarak spora ayrılan süre arttırılmalıdır.

Sağlıklı beslenmeyi sağlamak için aile ve öğretmen iletişim içinde olmalı, kantinde satılan yiyecekler mutlaka denetlenmelidir.

Ancak çocuğumuzun sürekli yanında olup onu denetleyemeyeceğimiz için ev içinde ona örnek olarak eğitime başlayabiliriz. Kısıtlamaları neden yaptığımızı açıkça anlatmalı ve zararlı yiyeceklerin yerine onlara alternatif olacak sağlıklı seçenekler sunmalıyız.

ÇOCUK GELİŞİMİ İÇİN ÇOK YEMESİ DEĞİL , SAĞLIKLI VE  DENGELİ BESLENMESİ GEREKİR.

Çocukların sağlıklı olması için tek etkenin beslenme olmadığını, sevgiye de ihtiyaç duyduklarını bilmek gerekir. Başkalarının yanında ‘ benim çocuğum hiç yemek yemez ‘ gibi cümleler kurmamaya özen gösterin. Sofra hazırlarken tabak bardak gibi konularda fikir vermesine izin verin.

Çocuğunuzu hiç bir konuda yetersiz hissettirmeyin. Onu her zaman destekleyin.

Eğer siz çocuğunuzu sürekli uyarır ve onaylamazsanız çocuk kendini değersiz hissederek dış dünyaya da kapatır. Zaman zaman yemek yemek istemeyebilir. Hayattan keyif almayabilir. Bu yüzden de çocuğunuza karşı ilk vermeniz gereken şey, besinden önce sevgidir. Sevildiğini bilen mutlu bir aile ortamında yaşayan çocuk hiç bir zaman kendini ötekileştirmez. Çocuğa saygı duymalı ve her zaman desteklenmelidir..Kocaeli Aile Danışmanlık merkezimizde her türlü soru sorun ve görüşleriniz için sizleri bekliyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

× Bizimle İletişime Geçin!
Back To Top