Ergenlik
KOCAELİ ERGENLİK SÜRECİNE GİRMİŞ ÇOCUĞUMUZ BİZDEN NE BEKLER?
Ergenlik dönemi, fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı cinsel ve psikososyal olgunlaşma ile başlayan, bireyin bağımsızlığını ve sosyal üretkenliğini kazandığı bir dönemdir. Bu dönem duygusal dalgalanmaların ve iniş çıkışların yaşandığı bir dönemdir.
“Odama girme!”, “Karışma!”, “Senin zamanını unut anne!” , “Offff senin nasihatlerin günümüzde geçerli değil.”… En iyi onlar yapıyor, en doğruyu onlar biliyor… Bu cümleler ergen çocuğu olan annelere tanıdık gelebilir. Egolarının çok yüksek ama bir o kadar da çok kırılgan oldukları bu dönemde, ergenle iletişim hiç de kolay değil.
Kocaeli Ergen Duygularının Genel Özellikleri:
Ergenlik dönemindeki duygusal tepkilerde genel ortak özellikler vardır. Bunun yanında ergen, her insan gibi çeşitli yaşlarda ve farklı durumlarda değişik duygular hissedebilir. Değişen yaşla çevresel koşulların ve uyaranların değişmesi ile hoşlanma ve hoşlanmama duyguları ile duygularını ifade biçimleri değişir.
Çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasında duygusal yönden en belirgin fark çocuklar öfke, kızgınlık ve sevinç gibi duygularını daha açık davranışlarla ve anında ifade eder, buna karşılık ergenlikte bu duygular daha fazla gizlenip maskelenir. Ergenlikte genel olarak kızların erkeklerden daha önce duygusal olgunluğa ulaştıkları söylenebilir. Aynı yaştaki iki farklı cinsiyetteki ergenin kız olanı erkeğe göre muhtemelen daha heyecan dengesine sahip ve duygularını kontrol etme bakımından daha olgundur.
Bir ergen yetişkinlerin dünyasından çok daha iyi bir dünyayı kendisi için kurmak ister.
Ergenler, kendilerine ait bir dünya görüşünün olmasına izin verilmesini isterler.
Yaptıkları sosyal etkinliklerin ailesi ve çevresi tarafından desteklenmesini isterler.
Ailesinin, kendisini istemediği ortamlara sokmamasını ve buna zorlamamasını isterler.
Arkadaşlarını kendisi seçmek ve bundan sorgulanmamak isterler.
Yetenek ve becerilerini geliştirmeleri için fırsat verilmesini, buna sabır gösterilmesini isterler.
İlgi duyduğu şeylere ve isteklerine destek olunmasını isterler.
Kendisine ailesinin bir uzantısıymış gibi davranılmamasını talep ederler.
Kendi uyarılarına ve şikayetlerine kulak verilmesini isterler.
Kendisinden daha başarılı olan kişilerle kıyaslanmak istemezler.
Kendisinden fazla ilgi beklenmemesini, ailesinin her şeyi onunla yapmak istemesini istemezler.
Çeşitli sebeplerle aile üyeleri birbirlerinden uzak kendi dünyalarında yaşamaya başlayabilir. Bu kısır döngünün kırılması için anne–babanın evi, neşe verici bir mekân haline getirmeleri çok önemlidir. Bunun için ailece yenen yemek, tatlı meyve vb. esnasında sohbetlerin olumlu etkisi olduğu gibi evde birlikte oynanan oyunlar, belli aralıklarla yapılan ailece güzel kararların alındığı, sorunların saygı ve sevgi çerçevesinde tartışıldığı aile toplantıları, aile üyelerini birbirine duygusal olarak yaklaştırır. Sanatsal faaliyetler, bir enstrüman(Çalgı aleti) çalma, hikaye, fıkra anlatma, şiir okuma vb. de yararlıdır. Genç, bir yandan sosyal ilişkilerinde başarılı olup arkadaş ortamından hoşlanırken, bir yandan da evinde de mutlu olarak dengeyi sağlamayı başarır. Bu faaliyetlerde sadece anne veya sadece babayla değil, anne ve babayla birlikte olunması önemlidir.
Ailesiyle iletişimleri iyi olmayan gençler sürekli sorumluluklarının hatırlatılmasından ve eleştirilmekten şikâyet etmektedirler. Ergenlik çağındaki gençler elbette zaman zaman nasihate de ihtiyaç duyarlar. Gencin olumsuz hareketleri ihmal edilmemeli; fakat toleranslı davranılmalıdır. Aynı zamanda sorumluluklar verilip yerine getirdikçe takdir edilmesi ve bu ölçüde haklar verilmesi teşvik edici ve geliştirici olmaktadır. Ergenlik çağındaki gençler duyguca yoğun oldukları bir dönemden geçerken heyecanlarını ve davranışlarını kontrol etmeyi yetişkinleri örnek alarak öğrenir. Genç kendisine karşı ölçülü olunduğu takdirde ölçülü olmayı başarabilir. Kendisine değer verildikçe kendine güveni artar ve daha az hata yapar. Güzel davranışları takdir ve teşvik edilen genç, nasihatleri de severek dinler.
Anne–babanın genci zaman zaman yorumsuz dinlemesi hem onun duygularını anlamasını kolaylaştırır, hem de arkadaşlarıyla, öğretmenleri ile karşılaştığı sorunları anlamasını, çevresini tanımasını sağlar. Anne–baba gencin konuşmasında hatalı buldukları noktaları hemen tepki göstererek düzeltmeye kalkarlarsa genç bir daha kendisini anne babasına açmayacak, bu da anne babasıyla ilişkisinin gittikçe bozulmasına yol açacaktır. Aksine anne–babanın sevgi ve hoşgörüyle empati (Duygudaşlık) göstererek dinlemesi, başka zaman da çeşitli vesilelerle uyarılarını çok fazla abartmadan yapmaları olumlu etki bırakacaktır.
Olumsuz bir arkadaş ortamı, ergenlik dönemindeki davranış bozuklukları ve zararlı alışkanlıkların en önemli nedenlerindendir. Bazı gençler kendilerini olumsuz ortamlarda büyük ölçüde koruyabilirken, bazı gençler daha çabuk etki altında kalırlar. Bununla beraber bütün insanlar içinde bulundukları ruh haline göre, çevrelerinden az çok etkilenirler. Bu sebeple oturulan muhit, ev, okul, dershane gibi çevrenin dikkatle seçilmesi önemlidir. Çocuk ve gençlerin olumsuz arkadaş etkisinden korunması için alternatif arkadaşlar bulmasına yardımcı olmak, bunun için aile ziyaretlerine gitmek, sosyal faaliyetlere göndermek, okul ve dershane hocalarından gencin sevdiği, kendisini yakın hissettiği aile dostları ve akrabalardan destek almak, doğrudan yönlendirmekten daha etkili olabilmektedir. Zira bilhassa lise çağında genç ailesinden çok, arkadaşlarından ve dış çevreden daha çok etkilenir.
KOCAELİ ERGEN ÇOCUĞUNUZLA İLETİŞİM KURABİLMENİZİN 4 PÜF NOKTASI
Eleştirmek yerine, dinleyin: Ergen çocukları eleştirmeden ve kızmadan dinleyebilmek çok kolay değil kuşkusuz. Ama siz yine de sağlıklı iletişim kurabilmek için çocuğunuzu eleştirmek ve sürekli yapması gerekenleri söylemek yerine, onu dinleyin. Bu süreçte bir sonraki cümlenizi düşünmek yerine ne dediğine ve ne demek istediğine odaklanın. Uzun cümlelerden kaçının ve konuşmanızın karşılıklı devam ettiğinden emin olun.
Aynı dilde konuşun, jargonlarını öğrenin: Farklı dilde konuştuğunuz takdirde, zaten ‘beni anlamıyor’ demeye fazlasıyla meyilli olan çocuğunuz, bu durumda anlaşılamadığını düşünerek iletişimi kesebilir. Dolayısıyla çocuğunuzla aynı dilde iletişim kurmaya çalışın.
Ortak ilgi alanları bulun, birlikte yapın: Çocuğunuzun ilgisini çekebilecek aktiviteleri keşfedin ve ona bunları birlikte yapmayı teklif edin. Örneğin ona dans veya herhangi bir spora ya da başka bir aktiviteye birlikte katılmayı önerebilirsiniz. Veya çok sevdiği bir müzik grubunun konserine, festivale birlikte gitmeyi teklif edebilirsiniz.
Teknolojiyi yakından takip edin: Devir teknoloji devri. Tabii ki çocuğunuz kadar teknolojiyle içli dışlı olmanız zor ve gerekli de değil. Ama en azından gençlerin sıkça kullandıkları selfie – Instagram, Facebook, Twitter, Play Station oyunları gibi başlıklar konusunda bilgi sahibi olun. Bu çocuğunuza bir adım daha yakınlaşmanızı sağlayacaktır.
Ergenlik dönemi bireyin hayatındaki en riskli dönüm noktalarından biridir. Bu dönemde çocuk çok fazla değişim (bedensel, ruhsal, sosyal, zihinsel alanda) yaşar. Bu değişimlerin birey üzerinde son halini alması, ergenden ergene farklılık arz eder.
Bu dönemin çalkantılarının yoğun olmaması için, özellikle ebeveynlerin çocukları ile çatışmaya girmemeleri ve onlara değer verip saygı duymaları gerekir. Ergenlik dönemi 20 yaşına kadar sürer diyebiliriz. Tabii yaş ile birlikte yoğunluğu azalabilir; ancak genellikle bu dönem 20 yaşına kadar sürer. Her geçen zaman ergenlerin sorunları farklılaşmaktadır. Bu sebeple ebeveynler “biz de ergen olduk, ama hiç böyle davranmadık” diye düşünüp çocuklarını suçlamamalıdırlar. Unutulmamalıdır ki sağlıklı bir ergenlik sonrası, karakteri oturmuş saygın ve başarılı bireyler oluşur. Bunun için ebeveynlerin derin bir sabır ve çocuklarını anlamaları için empati (Duygudaşlık) gücüne ihtiyaçları vardır..Kocaeli Aile Danışmanlık merkezimizde her türlü soru sorun ve görüşleriniz için sizleri bekliyoruz.
Çocuğun yemek yememesi ne zaman sorun olur?
Ciddi kilo kayıpları, halsizlik,dikkat dağınıklığı, çocukta baş ağrıları, cilt renginde değişim gibi gözle görülür sonuçlar ortaya çıkarsa acilen bir doktor desteği gerekmektedir. Ancak bedensel hiç bir sorun yoksa, buna rağmen yemek yemeden kaçıyor ,size bu durum eziyet haline geliyor ve kafanıza takılıyorsa bir uzmandan destek alabilirsiniz. Besleme, yemek yeme keyif verici olmalıdır. Eğer çocuğunuza bu durum işkence gibi geliyorsa yemek yemeden kaçacaktır. Fazla ısrar ve endişe çocuğu ürkütebilir. Çocuk dirençsel olarak bir tepki verecektir. Ve yemeklerden kaçmaya başlayacaktır.
Anne – Baba olarak ne yapmalıyız?
Bizler ebeveyn olarak neler yapmamalıyız öncelikle bunu bilmek gerekmektedir. Bunlar; Israr,Rüşvet ve Ceza.
Her ne kadar zorlansak da çocuğa ısrar etmememiz gerekmektedir.
Evinizde paketlenmiş ve tokluk hissi oluşturacak hiç bir gıda malzemesi bulundurulmaması gerekmektedir.Yemeği reddeden çocukla tartışma içerisine girmeyin. Çocuk elbette ki açıkacaktır. Aç olduğunu söylediği an da yemeğini hazırlayın ( sağlıklı, sevdiği yiyecekler) .
Çocukların sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmasında ebeveynlerin tutarlılığı ve doğru örnek olmaları önemlidir. Örneğin, yemek saatlerinde bütün aile bireylerinin sofrada birlikte oturması büyük önem taşımaktadır. Anne ya da baba yemek seçici ise veya yemek sırasında çocuk üstüne dökmemesi, etrafa sıçratmaması için sürekli uyarılıyorsa olumlu alışkanlıklar geliştirmesi zorlaşacaktır. Yararlı besinleri yemesi halinde ödül olarak pasta, tatlı, çikolata, şekerleme önerilmesi, bu gıdaların daha çekici olmasını önlemek açısından yasaklanması da uygun değildir.
Vitamin ve mineraller sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazlarındandır. Eksiklikleri, vücutta farklı hastalık ve bozukluklara sebep olmaktadır. Vitaminler için temel kaynaklar sebze ve meyvelerdir. Mineraller ise yapıcı ve düzenleyici göreve sahiptir. Çocuklar için en önemli mineraller kalsiyum ve demirdir. Kalsiyum ve demiri sağlayan süt ürünleri, kuru yemişler, yeşil yapraklı sebzeler ile et diğer mineral ihtiyaçlarını da karşılamak için yeterli olacaktır. Bu yaşlarda kalsiyum ihtiyacının karşılanması için günde en az 2 bardak süt içilmesi sağlanmalıdır.
Beslenmede günlük öğünlerden en temel olanı kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücut ve beyin güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir.
Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ana ve ara öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygun olanıdır. Ara öğünlerde tüketilmesi için çocukların beslenme çantalarına taze ve kuru meyveler, kuru yemişler, süt, evde yapılmış kek, poğaça gibi yiyecekler konmalıdır. Asitli içecekler, çikolata, hazır kekler, şekerlemeler, cips gibi yağlı ve tuzlu atıştırmalıkların sağlık üzerine etkileri anlatılıp, sürekli tüketiminin alışkanlık haline gelmesi önlenmelidir.
Öğle öğününde fast food olarak adlandırılan hamburger, patates, kola gibi hızlı gıdalar yerine kırmızı et veya beyaz et ile yapılmış sebze ya da bakliyat yemekleri, çorba, pilav, makarna ile meyve çeşitleri tüketmek çok daha besleyici olur. Özellikle kakaolu gıdalar ve çikolatanın reflüyü tetikleyici etkisi bulunması sebebi ile sınıflarda ödül olarak çikolata verilmemesi, doğum günü kutlamalarında çikolatalı pasta yerine bol meyveli pastaların tercih edilmesi gerekir.
Çocuklarda sağlıklı büyümenin sağlanması için her besin grubundan mutlaka alınmalıdır.
Öğün atlanmamalıdır. Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Yapılan çalışmalarda okul başarısıyla ilişkisi belirlenmiştir.
Günlük en az 500 ml süt veya süt ürünü tüketilmelidir. Özellikle evde yapılmış yoğurt tercih edilmelidir.
Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tercih edilmelidir. Posa içeriği yüksek ve glisemik indeksi daha düşüktür. Aynı şekilde pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih edilmelidir.
Margarin yerine zeytinyağı ve tereyağı tercih edilmelidir.
Balık tüketimi arttırılmalıdır.
Yumurta protein yönünden çok zengindir ve mutlaka tüketilmelidir.
Taze meyve- sebze tüketimi arttırılmalıdır. Meyve sadece suyu yerine, posasıyla tüketilmelidir.
Abur cubur tüketimi mutlaka engellenmelidir. Sağlıklı atıştırmalık olarak kuru meyveler, hurma ve kuru yemiş kullanılabilir.
Demir eksikliğine bağlı, kansızlığı engellemek için demir içeriği yüksek gıdalar tüketilmelidir. Demir içeren gıdalar, demir emilimini engelleyen gıdalarla beraber tüketilmemelidir. Çay, unlu gıdalar, süt ve süt ürünleri bağırsaklarda demir emilimini azaltacağı için beraber tüketilmemelidir. C vitamini içeriği yüksek olan meyveler, demir içeriği yüksek gıdalarla beraber tüketilebilir.
Şeker tüketimi azaltılmalıdır. Sütlü tatlılar tercih edilebilir. Şeker içeriği yüksek olan kola, gazlı içecekler ve hazır meyve suyu tüketilmemelidir.
Fast food tarzı besinler engellenmelidir.
Katkı maddeli yiyecekler tüketilmemelidir.
Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Günlük en fazla 6 gr tuz tüketimine izin verilebilir. İyotlu tuz tercih edilmelidir.
Çocuklar güvenilir yerlerden ve güvenilir markaları tüketmesi adına bilinçlendirilmelidir.
Çocuklarda beslenme düzenlenmesinin yanında kilo takibi mutlaka yapılmalıdır. Bilgisayar ve televizyon kullanımının artmasıyla fazlalaşan hareketsiz hayat tarzı tüm dünyada obezitenin artışına sebep olmuştur. Televizyon ve bilgisayar karşısında geçirilen vakit kısıtlanarak spora ayrılan süre arttırılmalıdır.
Sağlıklı beslenmeyi sağlamak için aile ve öğretmen iletişim içinde olmalı, kantinde satılan yiyecekler mutlaka denetlenmelidir.
Ancak çocuğumuzun sürekli yanında olup onu denetleyemeyeceğimiz için ev içinde ona örnek olarak eğitime başlayabiliriz. Kısıtlamaları neden yaptığımızı açıkça anlatmalı ve zararlı yiyeceklerin yerine onlara alternatif olacak sağlıklı seçenekler sunmalıyız.
ÇOCUK GELİŞİMİ İÇİN ÇOK YEMESİ DEĞİL , SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENMESİ GEREKİR.
Çocukların sağlıklı olması için tek etkenin beslenme olmadığını, sevgiye de ihtiyaç duyduklarını bilmek gerekir. Başkalarının yanında ‘ benim çocuğum hiç yemek yemez ‘ gibi cümleler kurmamaya özen gösterin. Sofra hazırlarken tabak bardak gibi konularda fikir vermesine izin verin.
Çocuğunuzu hiç bir konuda yetersiz hissettirmeyin. Onu her zaman destekleyin.
Eğer siz çocuğunuzu sürekli uyarır ve onaylamazsanız çocuk kendini değersiz hissederek dış dünyaya da kapatır. Zaman zaman yemek yemek istemeyebilir. Hayattan keyif almayabilir. Bu yüzden de çocuğunuza karşı ilk vermeniz gereken şey, besinden önce sevgidir. Sevildiğini bilen mutlu bir aile ortamında yaşayan çocuk hiç bir zaman kendini ötekileştirmez. Çocuğa saygı duymalı ve her zaman desteklenmelidir..Kocaeli Aile Danışmanlık merkezimizde her türlü soru sorun ve görüşleriniz için sizleri bekliyoruz.